23 Haziran 2009 Salı

....

.
....
BİR SİGARA DÜŞMANINDAN !...
.....
Sigara niçin içilir? . Hayatımda ağzıma sürmediğim birşeydir. . Ve açıkçası anlayamam da . . Bir insan yaşamak için suya, . yiyeceğe ve evet temiz bir havaya ihtiyaç duyar ama sigara bu zorunlulukların arasında yoktur. . Havayı öyle kirletiyor ki tek bir sigara 12 metrekarelik bir alanı rahatsız edici hale getirebilir(30 metreküplük bir odayı)...... Eskiden haftada bir gece Ankara-İstanbul arasında zorunlu gidip geliyordum. . Koca otobüsde beş kişi sigara içer kırk kişi o havaya tahammül etmeye çalışırdık çoluk çocuk, . genç yaşlı.. . Kimse müdahale edemezdi çünkü azınlığın baskın tahakkümü altındaydık kavga çıkardı, . kimse de müdahale edenin arkasında olmazdı.
..... Amerikan Başkanı Clinton"a minnet borçlu olmalıyız çünkü sigara yasağını getiren kişilerden biridir. . Bu etkiyle bizde de yasaklamalar başladı. . Gerçi ne derece uyuluyor? . İnsanların zevk için sigara içme cinnetine bir türlü akıl sır erdiremiyorum. . Dilerim birgün sağlıklarının kendilerine Tanrı.'nın bir hediyesi olduğunu farkeder, . en azından başkalarının sağlıklarıyla oynamama saygısına sahip olurlar.
......Pasif içici durumunda bırakılanlar sigara içenlerden daha fazla tehdit altındadır !
.....Hayatım alerjik rahatsızlığım dolayısı ile iğne yemekle geçti. . Sigara dumanı beni kalp krizi geçirecek noktaya getirir, . tedavi olmama rağmen yalnızca bir saat o ortama dayanabiliyorum. . Bebeklerin, . yaşlıların, . hasta insanların halini siz düşünün!.. . Bu yüzden çok kavga ettim. . Sigara yasağının ilk yıllarında bir seyahat sırasında otobüs şoförüyle bu yüzden kavga ettik. . Adam koca otobüsde kimse içmezken fosur fosur başladı sigara içmeye. . Müdahale ettim, . muavin . "o şoförün hakkıdır " . dedi. . Gittim adamın yanına . " yasak değil mi ? " . dedim bana kafa tuttu. . Otobüsten inince yazılı şikayette bulundum. . Yetinmedim firmaya def'aten faks gönderdim, . telefon ettim ama sonuç çıkmadı. . Yabancı bir ülkede iki dakikada işine son verilir. . Amerika"da böyle bir olay yaşandı, . iki Türk turist şikayet ettiler ve firma anında özür diledi, . şöföre işten el çektirildi. . Ve bu iki kişiye bir haftalık bir tatil jesti yapıldı....... Hak aramak ne yazık ki Türkiye"de kelleyi koltuğa almaktır. . Haklıyken haksız duruma düşersiniz. . Ve evet, . herşey eski hamam eski tas kalır, . Avrupa Birliği"nin zorlamasından medet umarsınız. .Sanki bizim kafamız çalışmıyormuş gibi direktifleri onlardan alır duruma düşersiniz. . Çünkü sopa gösterilmesinden anlayan bir insan yapımız var, . aklın ürettiği mantığın yol göstericiliğinden değil !...
.
............................................................................
Zafer De..
.
........................................................................
15/03/1998
.
.

22 Haziran 2009 Pazartesi

...

.
.
............... AŞK !
...... Aşk, . bir arayışın adı değil mi zaten?.. . Her aşkı buldum deyip kaybedişinde insan, . aslında gerçek aşkını bulamadığının da farkına varmıyor mu?..
..... Aşk, sevgiyle taçlanır. . Ve sevgi varsa ayrılık asla olmaz. . Seven insan araya ayrılık koyarak sevdiğine acı çektirmeyi düşünebilir mi hiç?.. . Seven acı çektirmez; . mutluluğu karşılıksız sunar sevdiğine!..
..... Aşk.... . bulut üstü gibi, . yani... . orada şimşekler çakıyor ve kasırgalar var. . Bazan aniden güneş açıyor, . bazan dolu yağıyor, . bazan kış soğuğu ama duygular sanki mevsimlerin hepsini aynı anda yaşıyor gibi... . kalbi durup dinlenmeden koşuyor; . bir o buluta, . bir bu buluta, onunla... .hep onunla, . hep onunla.. .
Öyle ki bazan yorgunluk duyuyorsun, . ama bitince gökyüzünden yere düşmüş yağmur damlası gibi ıslak ve ezik oluyorsun; . sızıntı, . sürekli sızıntı. . İçinde durduramadığın bir sızıntı-akış oluyor; . ağlayan, . kan damlayan bir yerin.. . Kalbi'. n . !!!.
.
............................................................................ Zafer De...
......................................................................... 08/05/2006
.
.


21 Haziran 2009 Pazar

.
.
.. .
.....yıllarca beklersiniz, . ahhHH.. ." SİZ KADINLAR.". !..
.
..... Neden kadınlar ayrımcılık yaparlar?.. . Ve neden önce bu ayrımcılığı HAYÂLLERİYLE YAPMAYA BAŞLARLAR!?
..... Uzun boylu, . yakışıklı, . eee olursa iyi gelirli ve sportmen vücutlu... . HAYALİMDEKİ ERKEK işte oOoo! .. :)).. Ben onla evlenicem, . ben onla evlenicem, . ben onla belâmı bulcammm.. . Bu genç kızlık hayâli bile bir ayrımcılık değil mi yani insanlara yönelik?.. . Kısa boyluysam ne yapayım yaa, . TANRI ÖYLE YARATMIŞ işte!..
..... Ablam 1,50 boyunda ve onun da genç kızlık hayali uzun esmer ve de offf yani yakışıklı ki demeyin . İTALYAN ARTÖR GİULİANO GEMMA gibisi olmalıydı mutlaka (bir zamanların İtalyan tarzı western fimlerinin yakışıklısı Giuliano, . CLINT EASTWOOD".un esmeri bir yakışıklıydı kerâta)... . Ve evet yakışıklısını buldu sonunda başına.. . Esmer, . uzun ve de GEMMA benzeri (hay bulmaz olaydı, . neyse karıştırmayalım oraları!.)..
..... Düşünebiliyor musunuz?. Uzun olan genç kız, . uzun erkek ister;. kısa boylu genç kız, . UZUN BOYLU ERKEK ister !!!.. . Kısa boylu erkek . "kısacık ben " . ne yapsın kardeşiimmm? .
..... Ah sizi uslanmaz AYRIMCI, . IRKÇI KADINLAR.. . Hayret birşeysiniz vallahi ! ?.. . :))
.
.
.......................................................
Zafer De..
.
................................................... 24/04/2006
.
.

Çocukluğumun ölümsüz şarkılarından..NEŞELİ GÜNLER filminden (seyrettiğim yıl: 1967)

.
.
.. . The Sound Of The Music .(filmin orijinal adı) ..
.
http://www.dailymotion.com/relevance/search/Sound+of+Music+%7C+Central+Station+Antwerp+%28Belgium%29/video/x9c0qn_cassez-la-routine_creation
.
.

15 Haziran 2009 Pazartesi

İMDAATTTTTT..



.
.. . KÖSTEBE'cik . ..
.
.
..... Bahçemizde bir köstebek var. . Bütün yaz onu bahçeden kovalamaya çalıştık ki bir önceki yaz öldürmeye kıyamayıp babam ensesinden yakalayıp onu bahçeden atmıştı. . Akıllanmamış veya yakın akrabalarına söylememiş olabilir; . zirâ günahını almayayım kendisi değil de eşi, . dostu, . amcası ne bileyim bir başka köstebecik olabilir şimdiki.
..... Aman off yaa,. her yer tümsek oldu ama en çok diktiğim yer elmalarına yanıyorum. . Hepsini yemiş.. . "Eeee yeter ama köstebecik" . dedim ve evet bendeniz çok kızdım. . "Olmaz canım böyle şey, . kardeşçe geçinmek varken sen nasıl benim yer elmalarımı yersin?". . Sanki duymamış gibi karşıma geçip. "Ohh tadı çok güzeldi" . demez mi çimler arasından yüzüme bakıp (yaa o körmüş meğerse ben baktı sandımdı, . köstebekler kör olurmuş nereden bileyim)!.. . İşte onunla kapışmamız bu karşılıklı bakışmayla başladı!..
..... Neler yapmadım ki önce onun bütün yuva çıkışlarına hortumu dayadım. . "Al bakalım yıkan bir, . SENİ PİSLİK TORBASI" .dedim ama bir deliğe eğilmişken diğerinden çıkıp uzun dişleriyle karşımda birşeyler çiğniyor. "hııımm nefis" .diyor .. . Hayır alay mı ediyor bu benle, . bileyim yani? . Çok kızdım diyorum çooookk .!..
..... Koşup evden koca tüp-gazı getiriyorum, . bir çiftçinin bana verdiği akıl .(eeee akıl da çok olunca, . bendeki de akıl yani; .git sersemce ondaki akla takıl), . köstebek deliğine sokup tüp hortumunun ucunu, . açıyorum tüpü; . başlıyor gaz yuvaya gitmeye.. ."Ohh şimdi gazdan boğul da gör gününü!"..
..... Yan komşu itfaiyeyi çağırmış gaz kokusundan, .ellerim arkada birşey bilmiyormuşcasına dolaşıyorum masum pozlarla bahçede..."Aaa evet ben de duydum kokuyu, . ne buldular".. . "Valla aradılar ama birşey yokmuş" .diyor komşum.. .Öff ucuz atlattım, .az kalmıştı sabotajcı damgasından içeri girmeye... "(sinkaf)GırRRRR"
..... Ertesi gün yine çimlerin arasından başını uzatıp bana bakıyor köstebecik. . "Allah'ım nedir günahım" derken moral çöküntümü gidermek için savaş dansları yapıyor, .göğsümü yumrukluyorum. ."Bu savaş burda bitmezzz, .yarın göreceksin"... .Su birikintisindeki aksime bakıp yüzüme geçmiş ilâhların savaş boyalarını sürüyorum... ."Yaa pis pis sırıtıyor mu bu bee, .yine geçmiş karşımaaaAA.!?".. .( devamı gelecek hafta )
.
.
............................................ ... .........
Zafer De..
.
.......................................... .. ...... ....
20/04/2007
.
.

14 Haziran 2009 Pazar

.
.. . ANLATI ...
.
.....Ben daha çok sinemadan hoşlanıyorum. .Bunu söylemiştim sana. .İki gün önce Jack Nicholson".un "Benden Bu Kadar".ını seyrettim ki birçok defa izlemiştim.. .Film ismi belki Türkçe" .ye farklı çevrilmiş olabilir konusu şöyleydi:
..... Jack Nicholson bir yazar. .Ama takıntıları olan biri. .Yan komşusu eşcinsel bir erkek, .adamın bir köpeği var. .Nicholson bir lokantada garson bir kadının sürekli kendisine hizmet etmesini istiyor. .Giderek bu titiz ve takıntılı adam çevresiyle uzlaşmayı başaracak ve sevgisini garson kıza anlatacak duruma gelecektir.. .Eğlenceli bir filmdi. .Günlük yaşamın içinden ve aile ile ilgili sıradan insanların öyküleri ilgimi çekiyor. .Jack Nicholson".un o filmini seyretmeni isterim. .Guguk Kuşu tarzında ama onun kadar belki değil ancak güzel ve insanî bir filmdi. .Bir de emekli bir adamı canlandırdığı, .eşi ölünce kızına gitmeye kalkan bir emekli insan rolünde bir filmini izledim. .Filmin adı aklımda tam değil. .Afrika" .dan bir çocuğu maddi yardım anlamında televizyon seyrederken etkilenip manevi evlat olarak himayesine aldığı ve ona zaman zaman mektup yazıp içini döktüğü hoş sahneleri var. .Ve filmin sonunda o çocuk ona minnettarlığını belirtmek için bir hediye gönderir. .Hediyesi kendi yaptığı bir resimdir. .Çöp çizgilerle bir baba ve elinden tutmuş bir çocuk resmi yapmıştır. .Bu kahramanımızı ağlatır, .çünkü tek kız evladından bu ilgiyi görmemiş horlanmıştır. .Film bu sahneyle biter. .Çok güzel tatlı bir filmdi.
..... Biz de film artisleri ya çok donuk ya da çok abartılı mimik ve mizansenlerle oynuyorlar. .Bir de etkileme adına aşırı ağır ve dramatik yapmacıklılık insanı hayatın içinden bir şey seyrettiğine ikna etmiyor. .Türk filmlerine hiç gitmiyorum. .Çok yapay konular ve güldürü üzerine kurulan ve sululuk içerikli yapımlar. .Hayatla birebir örtüşmüyor o doğallık yok.

.
...........................................................................
15/11/2005
....
.
.

..... Jack Nicholson"un filmini anlatmaya devam ediyorum..
..... Emekli olan bir adamın firmada boş bıraktığı koltukta kimin oturduğunu görmek için eski bürosuna yaptığı bir ziyaretle başlar film. .Karşısındaki genç adamla konuştuktan sonra onu ukâlâ ve kendi ayarında görmez içinden. .Eve döndüğünde eşi sağı solu süpürmektedir. .Ve eşi ona o an dayanılması imkansız biri gibi gözükür. .Geçmişiyle ilgili küçük geri gidişler yaşar o an, .hattâ daha genç kadınları bir an hayâl eder. .Ve eşi bir süre sonra kalp krizi geçirir ve yanlış hatırlamıyorsam eve döndüğünde eşini yatak odasında yerde bulur. .Yapacak bir şey yoktur. .En kadim erkek arkadaşı eşinin cenazesini kaldırmada yardımcı olur ona.. .Bu arada tek evladı olan kızı eve, .babasının yanına gelmiştir ama gönülsüzdür kalmak için. .Sonuçta ayrılık günü gelir bu arada kızı bir adamla evlenme planları yapmaktadır ancak kahramanımız bu evliliğe soğuk bakmakta kızına o adamı layık görmemektedir. .Cenazeden sonra bu konuda kısa bir konuşma yaparlar Jack Nicholson alttan alır durumdadır hatta annesinin ölmeden önce bu evliliğe karşı olduğunu imâ eder. .Kızı babasını tersler ve onu yalnız bırakarak döner. .Kahramanımız yalnız durumda ev birbirine girmiş haldeyken televizyonda yardıma muhtaç dünya insanlarının hali gösteriliyordur. .Bu arada maddi yardım bekleyen çocuklara ait bir adres verilir. .Verilen adrese bir çek yollar. .Karşılığında bir teşekkür ve manevi çocuğuna mektupla da olsa destek vermesi varlığını ona hissettirmesi istenir. .Mektup yazmaya başlar. .Kendisinden bahseder; .emekli olduğunu yerini haketmeyen bir yupinin koltuğunda oturduğunu yazar önce. .Sonra uygun bulmaz ve yırtar atar, .küçük bir çocuğa nasıl yazılacağını düşünmektedir. .Birçok denemeden sonra mektubu yazar ve postalar. .Bu arada vefat eden eşini özlemeye başlamıştır, .yalnızlık duygusu bütün benliğini sarar. .Evi düzeltmeye çalışır, .eşinin eski eşyalarını sevgi ve saygıyla toplarken bir demet bağlanmış eski çok sayıda mektuplar bulur. .Açar merakla ve o çok kadim cenaze kaldırmada yardımcı olan dostuyla eşinin kendisini aldattığını öğrenir. .Aşk mektuplarıdır okudukları... .Erkek arkadaşını iş yerinde ziyaret eder kızgın ve asabî gelişten dostu bir terslik olduğunu anlar,ne o demeye kalmadan suratına bir yumruk atar onun. .Bundan sonrası artık tamamen bir boşvermişlik olacaktır. .Ev tamamen bir çöplüğe döner, .eşinin eşyalarnı çöpe atar ve bir karavan satın alır. .Eski doğduğu çocukluğunun geçtiği eve yolculuk planları yapar ama gittiğinde eski çocukluk evi bir benzin istasyonu olmuştur. .Garip duygularla dönerken aklına eser ve kızına diğer eyalete yola çıkar... .Olaylar böylece gelişir.. .Hoş bir filmdi, .izlemenizi salık veririm. .Sonunda evine döner ve postadan filmin ilk başında televizyonda ilanda gördüğü ve evlat edindiği manevî evladından gelen mektubu bulur açar, .okur. .Ağlarken beni de ağlatmıştı o son sahnesi filmin (çöp adam ve çocuk)..
.....Verilen ana tema insan ailesiyle birlikte beraberken bile yalnız ve sevgiye muhtaç olabilir. .Derin yalnızlığı kendi içimizde yaşarız, .kimse farketmeden; .belki yaşadığımız bu derin yalnızlığın kendimizde sonradan farkında oluruz, .kendimizle başbaşa kaldığımız da..!Çevremize özellikle ailemize daha dikkatli ve sevecen gözlerle bakmayı becerebilmeliyiz, .ilişkilerimizde yakınlaşmaya çaba harcayarak... .Ailemiz bize yapmakla zorunlu oldukları görevler için verilmiş bireyler değildir. .Sevgi ve düşüncelerine önem vereceğimiz, .varlıklarından haberdar olacağımız insanlardır. .Aynı çatı altında birbirimizi görmeyi unuttuğumuz insanlar değil. .Ki birliktelik içinde birbirimizden kopuk ayrı hayatlar yaşadığımızı çok çok sonra farkederiz.
..... Verilen mesaj çok güzeldi. .Basit ama etkileyici bir oyunculukla sonuna kadar ilgiyle izlediğim ve kendimize ait çok şeyler bulduğum bir film...Jack Nicholson".u Jack Nicholson yapan da işte bu olsa gerek !...

.
.
................................................................
Zafer De..
.
............................................................. 18/11/2005
..............................................(geçmiş zaman yazışmalarımdan)
.
.

13 Haziran 2009 Cumartesi

.
.. BİR ÖYKÜ'm VAR ..

.
..... Yazıyı yeniden gözden geçirip redakte etmeye çalıştım ama iyice yüzüme gözüme bulaştı. .İlk hali daha iyiydi sanırım (birşey soracağım arada:.Uzun cümlelerde tümce içinde birden fazla virgül olabilir mi? .Bu bana biraz ters geliyor ama kısa cümleler kurmak da her zaman olmuyor NE DERSİNİZ VİRGÜL KONUSUNDA..). .Bir de ben fazla anlam bozukluğu yaratmayan devrik cümleleri severim. .Türkçe'.yi cazip kılan da bu özelliğidir. .Doğru ve kuralına uygun cümleler yazıyı monotonlaştırır ama araya serpiştirilmiş devrilmişler latif (esprili) bir baharat etkisi yapar yazıda (alın işte yine devirdim). .Başıma devirdiğim kadar taş yağacak Hocam affedin.!

.......................................................... ....24.12.2005....


..... Her öykünün bir başlığı vardır. .Öyküme başlık ne olabilir diye düşündüm. .Başlık ÖYKÜM".e SERZENİŞ mi olmalı?
..... Bilirsiniz ya her öykü aslında yazıya dökülmüş an'.lık yaşanmışlıklardır ve gerçekte asıl hayat hikayenizse tüm bu öyküler birleşimidir. .Ve yazıya dökülmüş her öykü kendi kendinize yaptığınız bir anlatı'.dır. .Kâh şikayetim var dersiniz,.kâh kendinizle dertleşirsiniz, .kâh bir dosta açılmak ihtiyacınızdan kaynaklanır boşalma duygusuyla (insanın en iyi dostu kendisidir unutmayın)... .Arada da birileri de okursa işte, .size yazılı bir öykü doğar.
..... Öyküm'.e serzeniş yani kendime serzeniş yerine sanırım BİR ÖYKÜ'.M VAR başlığı daha uygun.. .Kendime haksızlık yapmayayım, .kendimle ne derdim olabilir ki...?
...
..... Bir tesadüf bir hanımla tanıştım geçen Eylül'.de. .Üç yıl içinde bu karşıma çıkan üçüncü aslan burcu. .Nedense Aslan'.dan pençe yemeye hâlâ doymamışım gibi bir izlenim edinebilirsiniz. .Kendime söz: .Bundan sonra Aslan'.ın " a" sını duyunca ardıma bakmadan kaçacağım. .Her yerim yara bere içinde çünkü.... .Kalptakiler ise o çok ayrı !
..... Dedim ya... .Üç yıl önce ilk aslan kadınla tanıştım ve hüsranla bitti. .Ve yine 2004 Temmuz'.unda ikinci aslan kadınla bir araya geldim ve onunla 5 ay sonra 2004 Aralığında biten arkadaşlığın ardından kırık cam parçalarına dönüşmüş kalbim yine o üçüncü ve son aslanla karşılaştığında yıl 2005 ve Eylül'.dü... .Hazan vaktim!
..... Yıldızların Altında isimli romantik bir şarkı vardır. .Ne yazık bunca kırılmışlığın ardından şüpheyle baktığım üçüncüye YILDIZ'.a, .her telefonla konuşma teşebbüsümde uygunsuz anlarda aramanın ezikliğiyle; .bu iş olmayacak UZAK BİR MAİL ARKADAŞLIĞINDA KALALIM dediğimde, .bana gönderdiği " RİCA EDİYORUM BÖYLE DÜŞÜNME " sözüyle, .geri dönmek bir hataydı sanırım.
..... Kamerada, .yarım saat biriyle tartışmasını izlediğim ve daha sonra bir iş görüşmesi olduğu bana söylenen, .anlamamazlığa geldiğim bir konuşmaya şahit olmuştum. .Zamanla ip uçları birleştikçe benim için bir anlam ifade eden, .aniden Yıldız'.ın telefon numarası değişikliği ile kapanan telefon hattı..! .Birinin kendisini rahatsız ettiğini söylemesi...!.Şimdi eski bir erkek arkadaşın varlığını bana ispatlayan, .yaşanan bu geri dönüşler hafızamda..
..... Erkeğin elden kaçırmamak isteğiyle yaptığı pişmanlık itirafları, .ben ettim sen etmeler, .araya hatırnaz kişi koymalar.. .Bütün bunlar kafa karışıklığında zaman kazanmak mıydı YILDIZ ?.. ." o seyahate gidiyorum " .deyiş, .bilemem..!? .Aklımdan geçen düşünceler gölgeler gibi, .elle tutulmuyor. .Bir o yandan bir bu yandan önüme fırlıyorlar. ." Hayır yanılıyorum böyle yapmaz " .diyorum...
..... Geri dönülmez şekilde biriyle bitirmeden, .yeni limanlara yelken açmamak prensibimdir. .Önce kesin bir nokta koymalıyım..! (Bu kısa paragraftan hoşlanmadım yazının âhengini bozuyor. .Alt paragrafla birleştirince de olmaz ki ayrı bir anlamı taşıyor çünkü İYİ DE NE YAPAYIM YANİ ?)
..... Karşımdakinin aniden ben nişanlanıyorum mesajı telefonuma düştüğünün öncesinde, .şaka yollu yazdığım bir mesaj "yanlış anlama evlenmek bir dert, .bekar kalmak bir başka dert ama yalnız da olunmuyor. .Sen bana kaçsan. .Bu kararsızlıktan evde kalacağım yoksa" .deyişim ... .Ve banyo çıkışı ilk okunduğumda, .kimden geldiğini pek kavrayamadığım iki mesajdan biriydi Yıldız'.ın bana yolladığı "nişanlanıyorum iletisi"... .Diğeri yaklaşık bir yıldır tanığım Edirne'.deki mail arkadaşım bayandan gelen mesaj ki sıklıkla arzuladığı fotoğrafımı görmek isteği ( her nedense bu isteğine bir türlü sıcak bakamıyorum)... .Ardından gelen benim yanlış gönderimimle iyice karışan onlarca mesaj trafiği. .Ve bu yanlışlığı izâh etmek için Yıldız'.ı aramam.. .Benim için fazlaca burkucu bir sonuç ortaya çıkardı... .Bitiş!
..... Sanırım eski erkek arkadaşından kopamayan bir yüreğin geçmiş sevdasına dönmek isteğiyle yanlışlıklara alet olması ya da belki karşımdakini önemsediğim kadar adam yerine konulmamam, .benim açımdan ÖYKÜ'.me BİR SERZENİŞ (kendime serzeniş) olabilir. .Kimseyle derdim yok yoksa, .diyorum ya kendimle bir söyleşi bu anlatım... .kendime dert yanış. .Arada birileri de okuyorsa ne yapalım kabilinden....
..... Kızgınlık ya da moral bozukluğu değil ancak ağzımda azıcık, .buruk bir tad kaldı bu öyküden. .Geride, .hafızamda ise alınan derslerin tortusu.. .Ve MANTIĞIM ŞÖYLE FISILDIYOR: "Bütün aslanlardan uzak dur balık.. .Fazlaca hırpalandın.........." .! ! !. .

.
.
.......................................................................... Zafer De..
.
..................................................................... 15/12/2005
................................................... (geçmiş zaman yazışmalarımdan)
.
.

Sevdiğim KADIN

.
..... Eviyle mutlu ve bir kaplumbağa gibi onunla sevgi dolu.. .Her köşede ondan bir iz.. .Kâh elinde toz bezi, .kâh yastıkta bir nakış, banyodaki düzen onun eseri.. Mutfakta onu her önlükle elleri hamur, unla pudralanmış burnuyla gördüğümde benim yiyesi geldiğim PASTAM.. O olmasa da onun kokusu her köşede.. "EŞYALAR DAĞILMIŞ ORAYA BURAYA... Sen kadınımm"..
.....Tanju Okan' dan dinlediğimde sevdiğim o güzel şarkı.
. HAYATIMIN AŞK"ı..
.....Ne yazık bu bir rüyâ... Yıllarca arayıp da bulunamayan. KALPTE YARATILAN, hâyâlî bir sevgili.. İdealize edilen !..
.....Nazım Hikmet' in deyimiyle.. Bazan YAVRUM, bazan ANNEM, bazan KARIM, bazan KIZKARDEŞİM, ama HAYAT ARKADAŞIM....

.....KADIN' ım !..
.
.
. .
...........................................................................
Zafer De..
.
.......................................................................
24/03/2006
.
.

.
.

YAZLIK SİNEMALARIMI ÖZLÜYORUM

.....Sabaha karşı saat dört, artık geceleri yaşıyorum. Huzurlu ve sessiz geceler.. Yazarken klavyedeki tuş seslerinden başka tek çıt yok, gece lâmbam yanık, odam yarı aydınlık. Gündüz öğleden sonraya dek uyumama rağmen gözlerim bu saatte acımaya başladı uykusuzlukla. Yazma isteği herşeyi bastırıyor, bu acıya aldırmıyorum; dışarıda ara sıra gece kuşları ötüyor. Ben geceleri kuşlar uyur sanırdım.
.....Geçmişi, yaşanmış zamanı insan kendi yaşına göre tarihlemeli. Onbeş yaşımdayken siz yeni doğmuştunuz. Ve ben çocukluğumu Anadolu' da bırakıp İstanbul' a yeni gelmiştim onbeş yaşımda. Beşiktaş' da yazlık sinemalara giderdik o ilk geldiğimiz yıllarda. Tıpkı Anadolu' da yazlık sinemalara gittiğimiz gibi; güzel bir alışkanlıktı..!
.....Yirmi yaşımda 6 yılda zar zor bitirebildiğim liseden sonra bir televizyon tamircisi yanında çıraklık, siz beş yaşındasınız. Sokaklarda anarşinin kol gezdiği, sabah okula uğurlanan öğrencilerin akşam eve sağsalim gelip gelemeyeceklerinin bilinmediği yıllar. Ama ilginçtir geceleri sessiz bir mutabakatla ateşkes sağlanıp omuz omuza hep beraber yine yazlık sinemalara giderdik.
.....Yirmibeş yaşımda 1980 ihtilalinin üzerinden 2-3 yıl geçmiş, inanılmaz bir tutkuyla sevdiğim bir kız var üniversitede ama umutsuzum, siz 10 yaşınızdasınız. 1970 li yılların yazlık sinemaları tek tek kapanmış, olsun hala o yılların geçmişten gelen romantizmi baş döndürücü etkisiyle bizi sarıyor. Aşklar hala şövalyece, mert ve tutkulu.
.....Otuz yaşımda askerlik bitmiş, hayat yeni başlıyor. Aşkımı kaybetmişim, ama hâlâ içimde o var. Günlük yaşam Türkiyede apolitize edilmiş, gençler ideallerinden koparılmış, yazlık sinemalar Anadolu' da da tamamen kapanmış ve 1970' lerden kalan herşey ezilmiş, darmadağın. Siyasi bir tırpan inançları idealleri kökünden kopartmış, toplumsal hayat kısırlaştırılmış. Ve yeni bir sınıf yükseliyor, ne yapsan mübâh köşeyi nasıl dönersen dön nesli. Siz onbeş yaşınızdasınız...
.....Gerisini devam etmeyeceğim !
.....Amerika' nın savaş sonrası 1945' ten sonra yaşadığı yeni romantizmi (veya son romantizmi) biz 1970' li yıllarda yaşamıştık, otuz yıl farkla.. Bunda sinemanın etkisi çok büyüktür. Ve ben hâlâ masalsı aşkların en güzellerinin o yıllarda gerçek hayatta da yaşandığı o zaman dilimini bize hediye eden YAZLIK SİNEMALARIMI ÖZLÜYORUM !
....... İnanın sizler çok şey kaçırdınız !!!
.
.
...................................................................
Zafer De..
.
..............................................................
15 / 03 / 2007
................................................ (geçmiş zaman yazışmalarımdan)
.
.

12 Haziran 2009 Cuma

.. Karamsar olmamak.. DOĞA'm !

.
.
.....Merhaba, öyle uzun bir yazı yazmıştım ki ancak gönderme butonuna basınca herşey silindi. Aklımda kaldığınca yeniden yazayım.
.....Öğretmensiniz sanıyorum. Her sabah kalkmanız için bence bu bile size şevk olmalı. Öğrencilerinizin aydınlığı (güneşi), yol göstericisisiniz "kutup yıldızısınız" çünkü. Bunu bir tarafa koysak bile yine de her sabah yaşam arzusuyla kalmanız için birçok neden var.

......Kırklı yaşların başında içine girdiğim bunaltıcı günlerim oldu. Hayatımın anlamını sorguladığım, hiçbir işe yaramadığımı düşündüğüm ve yaşamımın bitmesini istediğim anlardı o günler. Geceleri evde yalnız, ışık açmadan oturduğum uzun saatler.. Gerçek bir depresyonmuş anladığım o günler. Hayatıma son vermeyi düşündüğüm anlardı.
.
.
.
.....Genç yıllarımda seyrettiğim bir sinema filmi geldi o bunaldığım gecelerde aklıma. James Stewart"ın başrolde oynadığı " Omuzumdaki Melek" filmi. (TRT'de bu isimle yayınlanmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Orijinal adı:It's a Wonderful Life..Yönetmen :Frank Capra)
.....Bunalarak intiharın eşiğine gelen genç bir adamın, kar-tipili bir gece yarısı köprü kenarında azgın sulara kendini atmaya adım adım yaklaşırken yanıbaşında yaşlı bir adam belirir. Hayatının anlamsız yaşanmadığını ve varlığının dolaylı olarak bir çok kişinin hayatını etkilediğini anlatır ona. Ama kararlı olan genç adam bu sözlere aldırmaz. Hamle yapar ancak birden kendisini bambaşka bir dünyada kendi geçmişine seyirci bulur. Erkek kardeşi derede boğulmak üzeredir ve çocuk yaşlarda yaşadığı bu olayı şimdi tekrar seyretmektedir. Erkek kardeşini geçmişte o kurtarmış hayata armağan etmiştir. Buna benzer geçmişteki birçok olay ona hatırlatılır kendi hayatının içinde seyirci gibi dolaşması sağlanır.
.....Ve yeniden kendisini köprü üstünde bulur. Evet, varlığını anlamsız bir figür olarak gördüğü o hayatın içinde aslında var'olmasıyla hayata dolaylı katkılarda bulunmuş olduğunun farkındadır artık. Teşekkür için yaşlı adama döndüğünde onu göremez ama sesi hala oradadır adamın. "Hayat herşeye rağmen güzel".. Bir an bir melekle konuştuğunu anlar.
.....Benim için önemli olduğu için bu filmle ilgili aldığım dersi bir çok defa birçok kişiye anlattım (insanların büyük bölümü kendi yaşam anlamlarını bir gün sorgular çünkü)..Hayat gerçekten yaşanılası derecede güzel. Ama hırslardan uzak, elindeki güzelliklerin farkındalığıyla bu ömür yaşanmalı.
.....Köpeğinizin kaybına üzüldüm. Çocukluğum hayvanlar arasında geçti. Babam muvazzaf askerdi. Bir köy çocuğu idi ve bizim hayatımıza hayvan dostlarımızı daha küçük yaşlardan itibaren soktu. Köpekler, kediler, tavuklar, koyunlar arasında yaşadım, ineğimiz bile oldu. Modern bir hayat ve buna rağmen böylesi hayvan dostlarla bir arada yaşama fırsatı bulabilmek bir çocuk için ne demektir bilir misiniz? Çok değerli anlardı benim ve kardeşlerim için..
.....Şehir hayatı yüzünden hayvan dostlarıma şehir hayatının esaret geleceğini bildiğimden artık bitkilerle dostluğumu sürdürüyorum. Çiçekler, ağaçlar, böcekler.. Biliyorsunuz bitkilerin de kendilerine bakan insanı tanıdıkları ve duygusal bağ geliştirdikleri artık ispatlandı.
.....Küçük bir bahçemiz var ve ben daha geçen hafta oradaydım, ağaçları babamla budadık, bahçeyi İlkbahar' a hazırladık. Ellerinizle bir ağacın kabuklu yüzeyini sevgiyle okşadınız mı hiç..? Sizin yetiştirdiğiniz bir ağaçsa bu inanılmaz bir mutluluktur, deneyin derim. İnanıyorum ki sizin hayatınızın kaybında gizli gözyaşları dökecek gerçek dostlar onlardır !..
.....İnsanların yarattıkları suni binalardan, şehir hayatının getirdiği suni toplumsal eğlence ve hayattan hoşlanmam. Üzüldüğüm tek nokta teknoloji ilerledikçe doğal hayatın birer sirk eğlencesine dönüştürülüp evlerinin sıcak atmosferlerinde sıkılan zevatın otobüslere binip ellerinde fotoğraf makinaları birer geçici safari heyecanıyla doğaya yaklaşmaları, botlarla derelerde gezinmeleri, dağ bayır dolaşmaları ve bundan birilerinin para kazanmaları.
.....Çocukluğumun şehirlerini (1960' lı yıllardaki Anadolu' daki doğal yerleşimleri) ve eski filmlerde kalan tertemiz doğayı özlüyorum. Her türlü ahlâki değeri sıfırlayarak sorumsuzca doğayı tüketen ve bir eğlence arayışına mekan olarak seçen zihniyetten de tiksinti duyuyorum. Gerçek doğa sever elini toprağa anlık değil hayatı boyunca süren, bitkiyi çiçeği yetiştiren, koruyan kollayan, doğayla dostluk iletişimi kurabilen, teknolojiyi onu ezmek için değil, yardımcı ve gerekmedikçe kullanmayan kişi olmalı.
.....Söz nereden nereye gitti, kusura bakmayın bu konuda oldukça doluyum. Hayatı basit DOĞU FELSEFESİ"yle yaşayın derim. Yaşantı ve düşünce olarak çok batılı düşünmeye başladık yazık ki. Bilimde batılı, yaşantı ve öz' de doğulu kalmak dinsel bağnazlıklar dışında doğu yaşam felsefinin mantıkî sentezinden yola çıkarak dünyaya yeni seçenekler sunabilmeliyiz artık. Düşünecek çok şey var. Görüyorsunuz düşünmek bile hayata bir katkıdır.
.....Yaşam güzel, yaşamak güzel, doğa dostlarına (hayvanlara, bitkilere, böceklere, az sayıdaki gerçek doğa sever insanlara...) tutku duymak çok daha güzel.. Sunilikleri sevmiyorum. Melenkolik, karamsar olmanıza hiç gerek yok, çevrenize bakın yaşamak ve her sabah neş' e ile kalkmak için çok güzel şeyler göreceksiniz.... Masmavi gökyüzünü,yemyeşil muhteşem Doğa' yı !..

.
..........................................................................................................Zafer D..
...................................................................................................20 / 07 / 2007
........................................................................................ ( geçmiş zaman yazışmalarımdan)
.
.